Şeker hastalığı, adından da anlaşılacağı gibi, vücudun şeker düzenlemesindeki bozulmalardan kaynaklanan ve yüksek kan şekeri seviyeleri ile seyreden kronik bir hastalıktır. Bu hastalık, vücudun insülin hormonunu yeterince üretememesi veya üretilen insülini etkin bir şekilde kullanamaması nedeniyle ortaya çıkar.
Şeker Hastalığının Tanımı ve Tipleri
Şeker hastalığı, açlık kan şekerinin 125 mg/dL’nin üzerinde olması durumunda teşhis edilir. Bu hastalığın iki ana tipi vardır:
Tip 1 Diyabet
Genellikle çocukluk çağında ortaya çıkar.
Pankreas hiç insülin üretemediği için tamamen insüline bağımlıdır.
Tip 1 diyabetin günümüzdeki tek tedavi yöntemi insülin enjeksiyonlarıdır.
Tip 2 Diyabet
Vücutta insülin mevcut olmasına rağmen, genellikle obezite nedeniyle insülin etkin bir şekilde kullanılamaz.
Genellikle daha ileri yaşlarda ortaya çıkar.
Tedavi, öncelikle oral anti-diyabetik ilaçlar ile başlar ve bu ilaçlar yetersiz kaldığında insülin tedavisi eklenir.
Metabolik Cerrahi ve Diyabet Cerrahisi
Metabolik cerrahi, şeker hastalığının tedavisinde giderek daha fazla önem kazanan bir seçenektir. Diyabet cerrahisi uygulanan hastalarda, ameliyat sonrasında kan şekeri seviyeleri hızla düzelir ve bu etki uzun yıllar boyunca devam eder. Bu cerrahi yöntemlerin etkinliği, ince bağırsakların rolü ile ilişkilidir. İnce bağırsaklar, artık “ikinci beyin” olarak adlandırılmaktadır.
Diyabet cerrahisinde, ince bağırsakların yolunu değiştirmek suretiyle insülinin daha etkili kullanılmasını sağlayan GLP-1 hormonu salgılanır. Bu hormon, kan şekerinin kontrol altına alınmasını kolaylaştırır. Diyabet hastalarının büyük bir kısmı obez olduğundan, bu ameliyatlar sonrasında kilo verme de gerçekleşir ve hastalar bu durumdan oldukça memnun kalır. Tüp mide ameliyatı geçiren diyabet hastalarında da kan şekerinde düzelmeler görülmektedir.
Ameliyatın Başarı Oranları ve Hastaların Deneyimleri
Benim kendi hastalarımın tamamı, ameliyat sonrasında insülini bırakmış, bazıları ise oral anti-diyabetik ilaçları kullanmayı tamamen kesmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ve Kuzey Avrupa ülkelerinde yapılan çalışmalar da benzer sonuçlar vermiştir; hastaların büyük bir bölümü, ameliyat sonrasında insülin kullanmamaktadır. Klasik diyabet tedavisinde böyle bir başarı oranı elde edilmesi mümkün değildir.
Diyabet Cerrahisinin Başarı Şansını Artıran Faktörler
Özellikle diyabet süresi 10-12 yıldan düşük olan hastalarda, ameliyatın başarı şansı çok daha yüksektir. Ayrıca, ameliyat edilen hastaların C-peptid seviyelerinin 1 nmol/L’den yüksek olmasını tercih ediyoruz. C-peptid düzeyi, pankreasın insülin üretim kapasitesini gösteren bir testtir ve diyabet cerrahisinden önce mutlaka ölçülmelidir.
Sonuç
Sonuç olarak, diyabet cerrahisi, şeker hastalığının tedavisinde halen en etkili yöntemlerden biridir. Metabolik cerrahi sayesinde hastalar, insülin ve diğer ilaçları bırakabilmekte ve uzun vadede kan şekerlerini kontrol altında tutabilmektedirler. Ameliyatın başarısı, hastanın diyabet süresi ve C-peptid seviyeleri gibi faktörlere bağlıdır. Bu nedenle, uygun hastalar için diyabet cerrahisi önemli bir tedavi seçeneği olarak değerlendirilmelidir.